
100 yılı aşan geçmişe sahip, dost müşterilerine yılların tecrübesi ve gururuyla hizmet veren, mekânının adını kebabından, kebabının adını da mekânındaki uygulamadan alan tarihî elle`ye kebabı Osmanlı-Türk mutfağında önemli yer almaktadır. Dededen toruna intikal yoluyla gelen ve müessesemiz tarafından sunulan MEŞHUR elle`ye kebabı, nefis lezzeti, kalitesi ve kendine özel servis şekliyle yıllardır unutulmayan bir tat olarak yemekle ilgili sohbetlerde anılmakta, gazete, tv ve dergilerde konu olmaktadır. Kendine has lezzeti ve sunumuyla tercih edilen bir markadır.
Dünya coğrafyasında tarihi, kültürel ve tabii güzellikleri yönünden önemli yeri olan güzel vatanımız Anadolu’nun kekik kokulu yaylalarında doğal beslenmiş, kebabımızın özelliklerine uygun seçilmiş, semiz kuzuların etinden yapılan tarihi elle’ye kebabı, yemek kültürümüzde özellikle tercih edilmektedir. Etlerimiz, insan sağlığına uygun, hijyenik ortamda, veteriner hekim kontrolünde kesilmektedir.
Tarihî elle’ye kebabı, özel doğal taşlardan yapılmış fırında, meşe odunu ateşinde 6-7 saat gibi uzun bir zamanda sabır, maharet ve itina ile pişirilmektedir. Yavaş yavaş pişen elle’ye kebabının çiğlik oranı sıfırdır. Hazırlanma ve pişirilme safhasında hiçbir katkı maddesi kullanılmamaktadır. Nefis elle’ye kebabının hazmı kolay olup mideyi rahatsız etmez. Çocuklar ve yaşlılar dahil yediden yetmişe herkes tarafından rahatlıkla yenebilir. Bugünün ifadesiyle organik bir yiyecektir.
Yıllardır değişmeyen, damaklarda hatıra bırakan, nefis, unutulmaz lezzet, elle’ye kebabı, 25 yıldır E-5 Yan Yol üzeri AVCILAR çıkışı No:78B’de bulunan nezih, mütevazı mekanında hizmet vermektedir.
elle’ye kebaba gelenler sadece bir müşteri olarak değil, dost misafir kabul edilmekte, güler yüz, tatlı dil prensibiyle karşılanıp ağırlanmaktadır. Müşterilerimizle ilişkilerimiz yıllardır dostluk seviyesinde devam etmektedir.
Nerede o eski günler, o lezzetler, o nefis tatlar diyen sevgili büyüklerimize sesleniyoruz; aradığınız bizde diyoruz. Aradığınız lezzeti meşhur elle’ye kebap da tadın, eskiyi yaşayın diyoruz. “Farklı bir lezzet, farklı bir damak zevki’’ meşhur elle’ye kebabı doyumsuz lezzetiyle sizlerin bu özlemini giderecektir. Kebabımızı ilk defa yiyenler geçen zamanı kayıp olarak düşünmektedirler.
elle’ye kebabı değerli varlıklarımız çocuklar tarafından da çok sevilmektedir. Çocuklar kebabımızı özelliğinden ve lezzetinden dolayı severek yemekte, hatta anne babalarını ısrarla elle’ye kebabını yemeye getirmektedirler. Anne ve babalar da çocuklarının eti severek yemelerinden dolayı memnun olmakta ve bize teşekkür etmektedirler.
Müessesemiz tarihî elle’ye kebabı ile saygıdeğer ev hanımlarımızı ve yemek yapmaya vakti olmayan çalışan hanımlarımızı da düşünerek onları da büyük bir yükten kurtarmakta, onlara yardımcı olmaktadır. Misafirlerime ne ikram edeyim diye düşünenlere, zamandan, emekten tasarruf saklamakta olup, misafirlerine yüz akı ile hizmet etme ve ikramda bulunma imkânı vermektedir. Böylece ev sahipleri çok kısa bir sürede misafirlerine unutamayacakları bir lezzeti de sunmuş olmaktadırlar.
Farklı bir lezzet arayanlar, elle’ye kebaba mesafe gözetmeksizin her yerden gelmektedirler. İstanbul’un her semtinden olduğu gibi, yurt içinden ve yurt dışından da İstanbul’a işi için veya turizm amaçlı gelenler arasında dost müşterilerimiz vardır. Birçok ünlü isim de müessesemizi ziyaret ederek elle’ye kebabımızı tatmışlardır.
elle’ye gibi bir restoranın Michelin’e girmesi mümkün değil. Öte yandan, benim gibi basit zevkleri olan biri, bu lokantadaki kuzu fırın düzeyini İstanbul’daki hiçbir pahalı, düzgün masa örtülü, gastronomik lokantada bulamaz. Usta, eti demler gibi ve sadece kaya tuzu atıp altı saatte pişiriyor. Akan yağları tekrar ete dökerek lezzeti derinleştiriyor.
İstanbul yemek konusunda gizemli bir kent. Gizli kapaklı birçok hazinesi var. Bilen biliyor ama onlar da genelde bildiklerini kendilerine saklıyor. Ayrıca fiyat-kalite ilişkisi de rasyonel bir temele oturmamış İstanbul’da. Bu açıdan Paris, New York, Londra gibi Batı dünyasının metropollerinden çok, Uzakdoğu kaplanları gibi.Bir örnek vereyim. Çok yakın zamanda Madrid’deydim ve Sacha lokantasında İngilizce sitem Gastromondiale’in müdavimi olan, dünyada istediği lokantaya her an gidebilecek genç bir Singapurluyla karşılaştım. Beni ülkesinde gezdirmek istiyor. “Michelin yıldızlı mekânlara mı götüreceksin” diye sordum. Alakası yokmuş. “Michelin yıldızlılar sıradan. Turistler için...” dedi. Ülkesinde gerçekten çok iyi lezzetlerin olduğunu ama Michelin’in bunu yansıtmadığını da ekledi. Ben Japonya’yı biliyorum. Orada durum basit bir denkleme indirgenecek gibi değil. Çok özel bazı lokantalar Michelin’e girmeyi kabul etmiyor çünkü yabancı müşteri istemiyorlar.
Hiroşima, Tokyo ve San Francisco’da birer lokantaya sahip Japon bir arkadaşım beni bu tip iki mekâna götürdü. Zaten yanınızda orada tanınan bir Japon yoksa bu restoranlara girmek imkânsız. Biri harika, diğeri çok iyiydi. Ama Michelin üç yıldızlı beş lokanta da denedim. İkisi harika (Mizai ve Ishikawa), diğer üçü çok iyiydi.Michelin, turizm için iyi olur.Buna karşılık Batılı kentlerde Michelin yıldızlı lokantaların bazıları çok kötü. Michelin’de yer almayıp iki hatta üç yıldızlılardan iyi lokantalar var. Ama ‘en iyi’ olanlar gerçekten Michelin iki veya üç yıldızlılar arasında.Michelin biliyorsunuz ülkemizde faal değil ama olması için çaba harcanıyor. Çaba başarılı olursa turizm için iyi olur. Ama tahminim, durum Singapur ve Japonya’daki gibi olur. elle’ye gibi bir restoranın Michelin’e girmesi mümkün değil. Öte yandan, benim gibi basit zevkleri olan biri, bu lokantadaki kuzu fırın düzeyini İstanbul’daki hiçbir pahalı, düzgün masa örtülü, gastronomik lokantada bulamaz.
Bulsa bulsa ancak Konya mutfağının gerçek bir temsilcisinde bulur. Tabii Konya veya Denizli gibi bir şehirde öyle bir kuzu tandır veya kuyu kebap bulabilirsiniz ki bu düzeye ancak İspanya Ribera havzasında ulaşılır. Ancak oradaki en iyiler de Michelin formülünün dışındadır. Bütün bunlar normal çünkü modern mutfak teknolojisi bu düzeyde bir lezzet yakalamaya olanak sağlamıyor. elle’ye Kebap’taki, işi babadan öğrenmiş, 30 senedir meşe odunuyla ısınan karafırının başındaki ustaya “Abi sous-vide (vakumda) pişirir misin” diye sorsan adamcağız alay ya da hakaret ettiğinizi düşünür. Ama Thomas Keller, Joan Roca, Massimo Bottura gibi George Clooney kadar ünlü ve zengin şefleri Avcılar’daki elle’ye Kebap’ın karafırının önüne getirip “İşte fırın, işte bakır kazan, işte kuzu... Haydi oğlum göster kendini!” deseniz ne olur? Tahmini size bırakıyorum... Ama bildiğim şu: Bu tip şeflerden birini elle’ye Kebap’a götürsem zevkten dört köşe olurlar. Mekânın son derece basit olması da onları rahatsız etmez. Temizliğe bakarlar, burası temiz. Sonra da kara fırın ve bakır kazanı hayranlıkla seyrederler.
Ustanın eti demler gibi ve sadece kaya tuzu atıp altı saatte pişirdiğini ve akan yağları tekrar ete dökerek lezzeti derinleştirdiğini öğrenirler. Usta “But hariç her yerini kullanıyorum” dediğinde tasvip ederler çünkü gerdan, kaburga, sırt gibi kısımların daha leziz olduğunu bilirler. Etin en yağlı kısımlarını ister ve güzelim dürüme sarıp elle yerler. Etin üzerinde servis edilen, yağı emmiş iki ekmeği de ihmal etmezler. Ben onlara “Acılı biber turşusunu boş verin, çiğ beyaz soğanla yiyin çünkü bu, çok iyi bir soğan” derim.Keyifle yediklerini görünce de gururlanır ve “Toroslar’ın erkek Karaman kuzusu bu tip pişirme için ideal ama dürüm ekmeği bir tık daha iyi olabilirdi, köylerde daha iyisi vardır” derim. Damağı olan her yabancı bu lokantada mest olur. Ama ya bizler? Bana burayı tavsiye edenler azınlık olmalı ki lokanta boş. Garip. Hem “En iyisi Türk mutfağıdır” gibi fazla iddialı konuşuyoruz hem de gerçek iyiyi, makul fiyatlara rağmen takdir etmiyoruz.
"Benim gibi basit zevkleri olan biri için, elle’ye Kebap’taki “kuzu fırın” düzeyini İstanbul’daki hiçbir pahalı ve masa örtülü gastronomik lokantada bulamazsınız. Bulsanız bulsanız ancak Konya mutfağının gerçek bir temsilcisinde bulursunuz. Tabii Konya veya Denizli gibi bir ilde bulacağınız kuzu tandır veya kuyu kebap da İspanya Ribera havzasındaki örnekleri ile aynı düzeydedir. Michelin yıldızı sahibi yabancı bir şefi elle’ye Kebap’a götürsem zevkten dört köşe olurlar. Mekanın son derece basit olması da onları rahatsız etmez. Temizliğe bakarlar ve burası temiz. Sonrasında kara fırın ve bakır kazanı hayranlıkla seyrederler. Ustanın eti demler gibi ve sadece kaya tuzu atıp 6 saatte pişirdiğini ve akan yağları tekrar ete dökerek lezzeti derinleştirdiğini öğrenirler. Usta “but hariç her yerini kullanıyorum” dediğinde tasvip ederler çünkü gerdan, kaburga, sırt gibi kısımların daha leziz olduğunu bilirler. Etin en yağlı kısımlarını ister ve güzelim dürüme sarıp elle yerler. Etin üzerinde servis edildiği ve yağlarını emmiş iki ekmeği de ihmal etmezler. Ben onlara “acılı biber turşusunu boşverin, çiğ beyaz soğanla yiyin çünkü çok iyi soğan” derim. Keyifle yediklerini görünce de gururlanır ve “Toros’ların erkek Karaman kuzusu bu tip pişirme için ideal” derim."
Pazartesi 12:00 - 21:30
Salı 12:00 - 21:30
Çarşamba 12:00 - 21:30
Perşembe 12:00 - 21:30
Cuma 14:00 - 21:30
Cumartesi 12:00 - 21:30
Pazar 12:00 - 21:30